Hepimizin dilinde zaman zaman kaybolan, ama anlamını hepimizin bildiği bir kelime vardır: “Hâl etmek.” Ne kadar da sade bir kelime, değil mi? Ama bir o kadar da derin anlamlar taşır. Özellikle de yazımında hata yapıldığı zaman, karşımıza çıkan o ince fark, bazen kalbimizi sızlatabilir. Bugün sizlere, bu kelimenin doğru yazımını anlatan bir hikaye paylaşmak istiyorum. Bu hikaye, bir erkeğin çözüm odaklı yaklaşımı ile bir kadının empatik bakış açısının kesiştiği bir anı anlatacak. Hazırsanız, gelin birlikte bu yolculuğa çıkalım.
Hâl Etmek Nasıl Yazılır?
Bir Anlık Dalgınlık
Ahmet, bir sabah uykusuz geçen bir gecenin ardından, gününü idare etmek için erkenden bilgisayarının başına geçti. Yıllardır yazdığı blog yazılarında dil bilgisi hatalarına dikkat eder, her kelimenin doğru yazıldığına emin olurdu. Ama o sabah, o kadar yorgundu ki, birkaç yazım hatası yapmıştı. En dikkatini çeken, “hâl etmek” kelimesinin yanlış yazılmasıydı.
“Hâl etmek” kelimesinin doğru yazımı, Türk Dil Kurumu’na (TDK) göre “hâl etmek” şeklindedir. Yanlış yazımı olan “hal etmek” veya “hâl etme” şeklinde yapılan hatalar, dil bilgisi açısından doğru değildir. Ahmet, yıllardır her detaya dikkat eden biri olarak, böyle basit bir hata yapmayı nasıl başardığını sorguladı. Bu hatayı düzeltmek için hemen bilgisayarına sarıldı.
İçsel Bir Çatışma
Ahmet, sorununu çözmeye çalışırken, eşi Elif yanına geldi. Elif, her zaman olduğu gibi Ahmet’in içsel dünyasına yabancı değildi. Ahmet, bir çözüm arayışında olmasına rağmen, duygusal olarak dalgındı. Elif, tam da doğru anı hissetmişti. Ahmet’in başını eğerek bilgisayarına odaklanmış olduğunu görünce, sessizce yanına oturdu ve ona nazikçe bir şey söyledi:
“Bazen, bir kelimenin doğru yazılışı bile ruh halimizi yansıtabilir, biliyor musun?”
Ahmet, başını kaldırdı ve gözlerinin içine baktı. “Ne demek istiyorsun?” diye sordu. Elif, gözlerinde bir anlayış ve sabırla, “Bazen kelimeler, bir hatayla başlar, ama sonra doğruyu bulur. Sen de bu yazıyı doğru yazarsın, tıpkı hâl etmenin doğru yazılması gibi,” dedi. Elif’in bu basit ama derin cümlesi, Ahmet’in içindeki karmaşayı bir anda dağıttı.
Kelimelerin Gücü
Ahmet, Elif’in söylediklerine anlam vermeye çalışırken, yazım hatalarını düzeltmeye koyuldu. “Hâl etmek” kelimesinin doğru yazımı, geçmişteki bir hatadan sonra daha bir anlam kazandı. Ahmet, dilin gücünü bir kez daha fark etti. “Hâl etmek” demek, bir durumu kabullenmek, bir şekilde devam etmek demekti. Fakat doğru yazmak, ona göre, dilin gücünü kabullenmek, her şeyin doğru olacağını bilmekti.
Elif, kelimelerin sadece harflerden ibaret olmadığını, onların insanın ruhunu yansıttığını her zaman vurgulamıştı. Ahmet, bir yandan TDK’nin doğruluğuna güveniyor, diğer yandan eşinin sözlerinden ilham alıyordu. Her şeyin yerli yerinde olması gerektiği gibi, dilin de düzgün bir şekilde kullanılması gerektiğini hissediyordu. Ancak bunun yanında, bazen kelimeler yanlış yazılsa bile, önemli olan niyetin doğru olmasıydı.
Sonunda Düzgün Bir Hâl
Ahmet, günün sonunda yazısındaki hataları düzeltti ve Elif’in yanına geldi. İkisi de rahatlamıştı. Elif, Ahmet’in gözlerindeki huzuru görünce, “Bak, işte böyle. Her şeyin doğru olacağına inandığında, kelimeler de doğru gelir,” dedi. Ahmet, bir kez daha dilin ne kadar güçlü bir araç olduğunu fark etti.
Artık, “hâl etmek” kelimesini doğru yazmak onun için yalnızca bir yazım kuralı değil, aynı zamanda bir hayat dersi haline gelmişti. Her şeyin bir düzeni, bir yolu vardı. Tıpkı kelimeler gibi, hayat da bazen yanlış yazılsa da sonunda doğruyu buluyordu.
Bu yazıyı okurken, siz de dilin gücünü ve yazım kurallarının önemini fark ettiniz mi? Peki ya “hâl etmek” kelimesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Yanlış yazıldığında nasıl hissediyorsunuz? Lütfen yorumlarda düşüncelerinizi paylaşın, bir kelimeyle yaşamlarımızı nasıl şekillendirdiğimizi hep birlikte tartışalım.